Eski Şehir, Eski Sevda

Nisan ayından bir gün… Nelerin beni beklediğini bilmeden gidiyorum. Bitmeyen, çoğalan şeylerden korkularım, endişelerim… 2. Sınıftayım, fakat ne kadar süreceği meçhul… Bitmek üzere her şey; okulum, belki yaşamım ve ben… Anatomi dersi var. Arkadaşlar içeride. Laboratuvardan gelen aldehit kokusu ciğerlerime doluyor. Ve hocam yanıma yaklaşıp “Üzgünüm bu şekilde giremezsiniz” diyor. Daha da ağırlaşıyor koku, içimi yakıyor. Koridordaki aynanın önünden geçerken başörtümü düzeltiyorum ve bir daha çıkmamak üzere iniyorum merdivenlerden… Gözlerimi kapatıyorum görmemek için nedenleri, niçinleri, sonuçları, başlangıçları… Belki de görmek için hayallerimi, umutlarımı, özlemlerimi, olmak istediğim ben ve herkesin olmamı istediği beni…

İmkânsız olduğuna inandırmaya çalışıyordum kendimi. Son bir umutla Dekanla görüşmeye gidiyorum. Belki son kez “Doktor Hanım” diye hitap ediliyor. “Üzgünüm” diyor, “Yapabileceğim hiçbir şey yok, bu şekilde giremezsiniz derslere. Sizleri kaybetmek istemiyoruz, ülkemizin ihtiyacı var böyle başarılı idealleri olan doktorlara…” Başka şeyler de söylüyor, konuşması devam ediyor… Ben sadece bir uğultu duyuyorum kulaklarımda, ne söylediğimi anlamıyorum. Gözlerim dolu dolu oluyor. İlk kayıt yaptırdığım gün, amfinin kapısından ilk girdiğim an, içimdeki büyük heyecanlar ve babam geliyor aklıma… Nefes alamıyorum. “Neden?” diye sormaya cesaretim yok. Ya ben vazgeçebilecek miyim doktor olmaktan? Odanın kapısını, yüreğimin kapılarını kapatıp çıkıyorum. Doktor Yasemin abla geçiyor yanımdan. “Dersin yok mu senin çömüm?” Sessizce “yok” diyorum “Artık hiç olmayacak!”.

Şimdi bana sunulan yırtık resimler ve parçalanmış bir hayat… Herkes bir açıklama bekliyor benden, bense ölümüne susmak, kaçmak istiyorum herkesten. Ağlamak geliyor içimden. Uykusuz gecelerim, uyanamadığım günlerim başlıyor. Beyaz önlüğümü katlayıp kolinin en dibine koyuyorum. Üzerine atlaslarımı, defterlerimi, öğrenci kimliğimi, umutlarımı, hayallerimi, yaşama sevinci ile dopdolu beni… Bir daha açmamak üzere kapatıyorum. Kalplerdeki en sessiz çığlıkları duyanın ve sonsuz merhamet sahibi olanın varlığı içime huzur dolduruyor. Bazen gecenin en olmadık yerinde bölünüyor uykularım. “Sınav var yarın, hadi çalışalım” diyor arkadaşlarım. Aslında yok biliyorum ama bu sefer de yokluğunun altında eziliyorum. Şimdi doktor eşim ve her sorulduğunda doktor olmak istediğini söyleyen bir oğlum var. Ve eşimin beyaz önlüğünü her ütülediğimde titreyen bir kalbim, kalbimin en kuytu köşesinde, eski bir şehirde hayalleriyle birlikte gömülü bir genç kız

Birisi “Eski Şehir, Eski Sevda” üzerinde düşündü

  1. Bir yanda kız çocukları okusun diye yapılan kampanyalar, bir yanda okuldan atılan kızlar, kendi tezatında boğulan bir toplum….Oysa yaşamak sevmek ve saygı duymakla kolaylaşacaktı hepimize…

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: